KADIN İMAM KONUSU

  


“Kadın İmam” konusu bir dönüm noktasıdır. Bunu yaparak İslâm’ı ifsat etmeye kalkmaktadırlar.

K A D I N  İ M A M  K O N U S U

  Bismillahirrahmanirrahim

 

Son zamanlarda manevi hususiyetler çok hızlı bir şekilde idrak ve anlayış olarak ilerlemekte ve değişim göstermektedir. Bu husus bilhassa İslâm ile ilgili olarak görülmektedir. Diğer manevî anlayışlar idrak ve mantık dışı kalmışlar ve her zaman olduğu gibi İslâm anlayışını da bozmaya çalışmaktadırlar.

Nitekim 10.06.2010 tarihinde Cuma günü ilk olarak Pakistan asıllı feminist yazar Raheel Raza imam olarak, kadın erkek karışık, baş açık Cuma namazı kıldıracak haberleri gazetelerde yayımlandı.

Bu son günlerde erkek-kadın münasebetlerinde bir yozlaşmanın olduğu görülmektedir. İnsanlar Allah’ımızın nizamına uygun hareket etmemektedirler. Devletin yasasına uyarız ama Allah’ın yasasına uymayız düşüncesi çoğalmaktadır.

Bakara sûresi 35. Âyetinde,

“Ve kulna ya âdemüskün ente ve zevcükelcennete ve külâ minha reğaden haysü şi’tüma ve lâ takreba hazihişşecerete fetekuna minezzalimiyn”

“Ve dedik ki; “Ey Âdem, sen ve eşin cenneti mesken edinin. İkinizde ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin için fakat şu ağaca ikiniz yaklaşmayın ki haddi aşan zalimlerden olmayınız.” buyrulmaktadır

Allah’ımızın; “Ey Âdem” hitabı Âdem’i ve eşini bir kabul ettiğini işaret etmektedir. Ancak cennete girdikten sonra kullanılan (Arapça) kelime iki kişiye hitap anlamını taşımaktadır. Onun için “sen ve eşin” buyrulmuştur. Peki, cennete girmek için ne lazımdır? Âdem lazımdır. Kadına, Âdem ile Cennete girersin buyruluyor. Bu, cinsiyet meselesi değildir, “ruh” ve “nefis” meselesidir.

Yanlış anlaşılmasın, burada erkek-kadın ayrımı yapılmamaktadır, İnsan olarak ruh olarak sizlere hitap edilmektedir.

Allah’ımız insanları bir maksada müstenit olarak yaratmıştır. Kadını da erkeği de. Kadın ruha teslim olarak yürümelidir. Bunu kabul etmeyenler o zaman Allah’a kulluğu da kabul etmemiş olur.

Bir devletin başında bir tek adam olur. Aksine olarak her kafadan bir ses çıkarsa netice çıkmaz. Meclis bir karar verir, tartışır eğrisini doğrusunu ama karar tasdiki başkanındır. Çünkü Allah bir kişiyi kabul ediyor. O kendisinin tekliğini vahdaniyetini ifade içindir.

Âyette muhatap sadece Âdem alınmaktadır yani ruh… Çünkü Âdem’e kendi ruhundan üflemiş ve yaratmıştır. Sonra Âdem’e Rabbimiz nefsinden lütfederek zevcesini yaratmıştır. Onun için cennete Havva Âdem ile girmiştir. Aksi halde ruh eksikliği olur.  O zaman da cennete eksik girilmiş olunur. Hâlbuki cennet eksikliği kabul etmez.

Hz. İmam-ı Ali Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Kadınlar erkeklere imam olmaz” o zaman ruha yani asliyyete değil, nefse uyarak namaz kılınmış olunur.

Efendimiz Hz. Muhammed; (s.a.v) “kadınlar sadece kendi aralarında namaz kılarken birbirlerine imam olabilir” buyurmuştur.

Zaten kadınların hususiyede namaz kılmaları daha makbuldür.

Allah kadına imam olsun buyurmadı, kadın zaten cennete Âdem ile girdiğine göre Âdem’in imam olduğu görülmektedir. “İmam kocan olacak, sen ona uyacaksın” buyruluyor. Peki, uyulmazsa ne olur? Ömür hır gür ile geçer. Kadınlar kocalarının ruhaniyetini takdir ederlerse ona göre terakki eder ve güzellik kazanırlar.

Rabbimiz kadına imam, yani manevî Mürşid olsun buyurmadı, Kur’an’da meâlen “ilâhî imamı Ben seçerim” buyrulmaktadır.

Rabbimizin kadınları ilâhî Mürşid olarak tayin ettiğine dair bir kayda rastlamadık. Rabbimiz peygamberlerin hepsini erkek olarak irsal eylemiş ve onlara uyulmasını arzu buyurmuştur. Onlara uyma konusu kadınlar için de geçerlidir. Erkek olan imama erkekler uyuyor, kadınlar neden uymuyor?

Erkeğin kadın üzerinde tahakküm kurması da doğru olmasa gerekir. Erkek ile kadın konusu birbirleri üzerindeki üstünlükleri ile değil tevhid nokta-i nazarına göre değerlendirilmelidir. Onlar birbirlerinin içinden çıkmış varlıklardır.

Erkek kadının yaptığını yapar veya yapamaz. Erkeğin yapacağı şey var, yapamayacağı şey var. Erkek de kadına muhtaçtır, erkek doğuramaz kadın doğurur, bunun pazarlığı da yoktur. Annelik şefkati ve vazifesini erkek yapamaz, ne kadar olursa olsun bir evladı baba sever, çok sever; tamam, ancak anne gibi sevemez. Allah anneye bir şefkat vermiş. Bu yalnız insanda değil bütün varlıklarda böyledir.

Bir sürü koyun yavrularıyla bir yere konulsa anne yavrusunu bulur, kokusundan bulur, melemesinden bulur. Bu alıcılar erkekte yoktur. Allah’ımız hanımlara böyle ekstra bir lütuf yapmıştır. Erkekler yaşamın ihtiyacı olan şeyleri deruhte edemez bunlar ona çok zor gelir.  Bu yüzden kadınsız bir erkek sefalet çeker. Yaşlı bir kadın vazifesini görür ama erkek göremez. Bunun manası nedir? Kadın erkeğe, erkek de kadına muhtaçtır. Erkek yaşlılıkta zorluk çeker, bu konular erkek için zordur, zahmetlidir. Allah kadın ve erkeği birbirine muhtaç olarak yaratmıştır. Bu böyleyken kadın “ben ekonomik özgürlüğümü kazandım erkeğe ne lüzum var” diyor.  Erkeğin lüzumu cennet kapısında anlaşılır.

Kadına çalışıp para kazanma işleri ağır gelir. Bugün para geçerli olduğu için böyle eskiden de erkek dışarıda yiyecek bulmak için avlanıyor pek çok meşakkate katlanıyor, ev yapıyor, köprü yapıyor, ağaç kesiyor vs.

Kuşlarda da erkek çalışıyor ağzında çöp getiriyor ama yuvayı dişi kuş kuruyor.  Bu işler Allah’ın nizamına dikkatli olarak tanzim edilip yürünürse çok iyi olur.

Erkeğin bir hususiyeti var o da şu: Çalışıp kazanır getirir hanımına çoluğuna çocuğuna harcar, ama hiç gözü kalmaz. Ailesine harcadığı parayı kendi şahsına harcamış gibi düşünür. Bu da babaya has hissi bir duygudur. Erkek ruhu temsil ettiği için onları koruma kollama ve ruhen terakkileri babaya lütfedilmiştir.

Yaratılışta ilk olarak ruhun daha sonra nefsin yaratılması tesadüf değildir, bir program tahtında yapılmıştır. Âyette işaret buyrulduğu gibi nefisler birleştiğinde “bir”e gelinecektir.

Örtünme konusu ise kulun vesile-i Hakk ile Allah’a ilticası, vahdete gelmesidir. Zevc ile zevce birbirlerinin örtüsüdür. Yani tertib-i ilâhî olarak, biat ve tasdik ile örtünür, vahdete gelir, Hakka ulaşır. Zamanın İnsan-ı Kamil’ine uymak şeriattır. Yani O’na uymak örtünmektir.

“Ene Rabbü’l Âlemîn, Ene Hakikat-ü’l Hakikat”

Dünyadaki aile düzeninde baba aile reisi olarak geçmektedir. Babaya yardımcı olan annenin, çocukları babaya saydırması asli vazifesidir. Bunu annenin öğretmesi icap eder. Anne, babaya saygı duyarsa çocuklar da babaya saygı duyar. Nitekim çocuk ufacık bir yol bulsa o tarafa sapar.

Bir kadın kocasına saygı duymuyorsa onun imanı hakkında düşünmek lazımdır. Allah birlik ve beraberliği sever. Bir kadın kocasına gösterdiği saygı nispetince terakki eder. Aile içi saygıyı kaybetmiş olan çocuklar öğretmenlerine ve topluma karşı da saygılarını yitirmektedir.

Parçalanmış ailelerden cemiyet kurulmaz.

Hüve’nin arzusu ve programıdır ki, karar hakkı aile reisine yani babaya aittir. Kadında ruha sığınma hissiyatı vardır. İçgüdüsel olarak vardır bu kadında. Kadın bunu ifade etmese de bu onda vardır çünkü ruhu talep etmektedir. Yaratılan bütün ruhlar neyi talep eder? Allah’ı…  o halde ne talep edilmektedir bir yerde tevhid, vahdet, yani ruh…

Allah’ın vazifelendirdiği ilâhî imamı kabul ve tasdik ister. Bu çekişme nedir? Neyi ispata çalışıyor bunu anlamak çok zordur. Maalesef bugün Kur’an nizamını yanlış yorumlayan erkekler çoğunluktadır.


kadın imam” konusu bir dönüm noktasıdır. Kendilerine hemfikir diyenler bunu yaparak İslâm’ı ifsat etmeye kalkmaktadırlar.

Sormak lazımdır gayr-i müslimlere siz nesiniz? Hz. İsa’ya inanıyoruz diyorsunuz. Peki, neden kadın papazınız yok. Neden İslâm’da kadın imam çıkartmak için uğraşıyorsunuz da kadın papaz çıkartmak için uğraşmıyorsunuz?

Bir de baş örtmek gerekli değildir, kadın erkek yan yana namaz kılabilir diyorlar.

Sen Müslüman kadınına soyunsun başını açsın diyorsun üstelik de onu imam yaparak.  Ben de sana bir şey sorayım: sizin rahibeleriniz niye başını örtüyor? Papazlarınız niye baştan ayağa kıyafetlerle sembollerle donanmış? Kendisini bırakmış Müslümanlara sen böyle yap diyor. İşin tuhaf tarafı budur.

Mesela bir Hıristiyan cemaati mayo, bikini ile kilisede ayin yapmalı mıdır?

Dinin anayasası yok mudur? Ona inanmayacak mısınız? Bugün dünyada bir devletin anayasasına kanunlarına uyulmazsa kişiyi hapsederler. Ama bir dinin kurallarına uyulmadığı zaman kimse kimseyi hapsetmiyor.  O da Allah’ın rahmet-i ilâhîyesi icabıdır.

A’raf sûresi 51. âyetinde;

“Elleziynettehazu diynehüm lehven ve le’ıben ve ğarrethümülhayatüddünya felyevme nensahüm kema nesu likae yevmihim haza ve ma kanu biayatina yechadune”

“Dinlerini eğlence ve rol diye ele alanlar ve dünya hayatının aldattıkları artık bugüne mülâki olacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimize karşı nasıl cihat ettilerse biz de kendilerini bugün öyle unuturuz” buyrulmaktadır.

Siz neden Müslümanları düzeltmeye kalkıyorsunuz da Budistleri, Yahudileri düzeltmeye kalkmıyorsunuz?
Güveniyorsan kendine Yahudi’yi düzelt bakalım. Git ona neden duvara dua ediyorsun sor bakalım sana ne diyecek?

Bütün bunlar mukadder akıbete gidişi gerektirmektedir. Dikkat edilirse bu husus neticeyi gösterir gibidir.

Âdem ile Havva’nın cennetten çıkarılışında Havva’nın rol oynadığı görülmektedir. Böyle olduğuna göre esfele safîlin’den çıkışta da öyle olacağı görülüyor. Hanım imamlar çoğalınca yasak meyveyi yemiş oluyoruz bir nevi. Nasıl başladıysa öyle son bulacaktır diye de bir konu da vardır. Onun için her ne kadar söz veriliyorsa da tutulmuyor. Bugün evlilik anlaşması var.  Esasta başka bir evlilik anlaşması yapmak lazım. Erkeğin ve kadının hududunu çizip ikisinin de buna imza atması gerekir O zaman doğru olur. Bugün yapılan anlaşmalar sadece mal paylaşımı üzerinden yapılmaktadır. Ama geçim, yaşam, ruh, duygu anlaşması var mıdır? Yoktur. O zaman bir eksiklik olarak görmek lazım bu anlaşmayı.

Hiç kimsenin bir başkasını ruhen ve cismen kıskanması doğru değildir. Kıskançlık terakkiye manidir. Hele maneviyatta bu hiç kabul edilmez. Bunların hepsini bir kenara koyup gayet samimi olarak terakki etmeye bakmalıdır.

Evliliğin ilk gününden beri bunu bir yarış haline getirmektedirler. Böyle bir şey olmaz. Bizler “BİR”in parçalarıyız. Neden kalkıp başkasına nizam getirilmeye kalkılıyor?

Allah kulunu istemiş yaratmış zaten, istemeseydi yaratmazdı. Allah’ın bir lütfu ikramıdır. “Madem beni yarattı öyleyse böyle yapsın” demek edeb-i ilâhiye aykırıdır.

İnsanın kendi yaratılışı hakkında bir bilgisi yokken nasıl olur da hüküm indirmeye kalkar?

İnsanların hususiyeti Allah ile kul arasında bir hususiyettir. Kimsenin yaşamı kimseye benzemez. Bugün insanlar birbirini tenkit ediyor, “sen yanlış yapıyorsun, şöyle yapıyorsun” diyerek. Bırak onu o öyle yapacak öteki böyle yapacak. Mesele onun yaptığı yanlışın da Allah’ın bir programı olduğunu idrak edip kabul etmektir. Zaten bu ilerilik gerilik insanlara yaşama neşesi verir. O olmazsa monoton kalırsın.

Herkes kendine bakmalıdır. Herkesin evinde herhalde bir albüm vardır. Bebekliğinden itibaren bak ne kadar değişmişsin.  Neden aynı kalmadın? Madem kendini iyi görüyordun. Derimiz buruşuyor mani olamıyoruz. Saçlarımız beyazlıyor mani olamıyoruz.

Önümüzdeki günlerde insanları şaşırtacak daha çok şeyler olacaktır. Siz Allah’ın vahdaniyetini, birliğini ikrar ediniz ve öyle yürümeye gayret ediniz. Ancak o zaman terakki edebilirsiniz.
 
 

                                                                                                       
    ELL HACC HÜSEYİN VEDAD