ZAMANIN SAHİBİ
|
“Kim Zamanın imamına biat etmeden ölürse cahiliyye ölümüyle ölür.” (Sahih-i Müslîm; Müsned-i Ahmed)
Zamanın İnsanını “kişi” olarak değerlendirmemek gerekir. Çünkü ondaki tecelli Allah’ındır. O halde o gönüldeki Allah’ın tecellisine iman etmiş oluyoruz. Bu hakikat bütün peygamberlerde ve velilerde de böyledir. Hepsinden görünen, konuşan, tatbikat yapan Hakk’ın kendisidir.
Sahibuzzaman, kişi olmaz. Hakk’ın kendisidir. O zaman sıfatı değil Zât’ı esas almış oluruz. Kişi olarak görürsek Zât’ı sıfata tebdil etmiş oluruz.
Bu idrake gelen, Zamanın Sahibi’ni sıfat noktası olarak düşünmez, “Zât” noktası olarak idrak eder. İsimlerden münezzeh olarak O’nu idrak etmek gerekir ki, işte O, Hakk’ın kendisidir. O, sıfatlardan münezzeh zatiyyet-i ilâhiyedir.
Maneviyatta “Tam Er” olan kendini ortaya koymaz, daima Hakk’ı işaret eder.
|
Z A M A N I N S A H İ B İ
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Zamanın İnsanı; Allah'ın her zaman içinde Hüve'nin Musavvir’inden, o
gönülde açtığı arzularının, zamanın terakkisine bağlı olarak o gönülden ifade edilmesidir.
İşte Zamanın İnsanı’ndan bu tatbikat yapılır. Allah, o zamanki arzu ve
isteklerini onunla tebliğ eder.
Allah velisinde arzusunu bildirir sonra tatbik eder. Allah kendisinden
kendisine bu kabulü yapar. Allah Musavvir'indeki arzu ile bütün âlemleri
yaratmış ve tatbikata koymuştur. Musavvir sırrı ise devam etmektedir. Allah onu
her zamanda o Zamanın Sahibi ile tatbikata koymaktadır. Zamanın İnsanı’nın sözü
o zamanın manevi anahtarıdır.
Allah Musavvir’ini Âdem’de açtığı gibi yeni arzularını Zamanın Sahibi’nde açar.
Sevgili Efendimizin isrinden görünen zamanın risalet noktaları olan gönüller,
peygamberimizin va'z etmiş olduğu şeriat-ı ilâhîye düsturu ile Allah'ın o zaman
için arzu buyurduğu hakikatleri açar ve anlatırlar.
Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) e indirilen doğru şeriatın zamana göre
tatbikatını ve uygulamasını Zamanın Sahibi açar ve anlatır. Zamanın İnsanı’na
uyulduğunda nâs bir mes’uliyet taşımaz. Allah adaletini böylece tatbik eder.
Abdülkadir Geylani Hazretlerine sordular "Şeriat nedir?"
Sultanımız; "Bana uymaktır" buyurdular. Zamanın İnsanı’na
uymak şeriattır. Şeriat, her zamana hitap eden Allah'ın nizamının
yorumudur. Burada bir hususiyet vardır: Zamanın İnsanı’nı şahsen tanımak
mecburiyeti yoktur. Allah'ın arzusu, gönüllerde "İnnehu alimun bi
zatiissudur / gönüllerde dolaşan ilâhî arzu" sırrınca tatbikatını
yapmaktadır.
Bu konuyu daha da açmak gerekirse; Allah'ın o zamandaki arzuları önce Zamanın
Sahibi’nin gönlünde açılır ve o gönülden ceste ceste âlemlerde tatbikat bularak
insan gönüllerinde arzular ve tatbikatlar şeklinde zuhur eder. O halde insanlar
Zamanın Sahibi ile şahsen tanışmasalar bile, ‘Allah'ın böyle bir nizamı vardır,
Onu görmesek de, tanımasak da Zamanın Sahibi olan gönül noktasını kabul ve
tasdik ederiz’ demeleri onların bu ilâhî sırdan feyz ve neşe almalarına
vesiledir.
Bu bakımdan hadis-i şerifte "Zamanın Sahibine beyat etmeden ölen
cahiliyye ölümü ile ölmüştür" (Sahih-i Müslim; Müsned-i Ahmed)
buyrulmuştur.
İsra sûresi 71. âyeti,
"Yevme ned'u külle ünasin biimamihim femen utiye kitabehu biyemiynihi
feülaike yakreune kitabehüm ve lâ yuzlemune fetiyla"
"Her insan topluluğunu imamları ile davet ettiğimiz gün artık kime 'Hû'nun
kitabı yemininden verilmişse onlar kitaplarını kıraat ederler ve kendilerine
bir fitil (hurma lifi) bile zulm olunmaz"
Tevbe sûresi 119. âyet,
"Ya eyyühelleziyne amenuttekullahe ve kunu me'assadikıyne"
"Ey iman edenler Allah'a takva edin ve sadıklar ile beraber olun"
Zariyat sûresi 20. âyet,
"Ve fiy'l ardı ayatün li'l mukıniyne"
"Ve âyetler vardır yakîn olanlar için arzda"
Hucurat sûresi 7. âyet,
"Va'lemu enne fiyküm resulallah"
"Ve bilin ki aranızdadır Resûlallah."
Al-i İmrân sûresi 31. âyet,
"Kul in küntüm tuhıbbunallahe fettebi'uniy yuhbibkümullahü ve yağfir
leküm zunubeküm vallahü ğafurün rahiymün"
"De ki; Eğer Allah'ı seviyor iseniz, o halde bana tabi olun ki Allah da
sizleri sevsin ve günâhlarınıza mağfiret eylesin. Ve (andolsun) Allah
Gafur’dur, Rahim’dir."
Kim Zamanın İmamına biat etmeden ölürse cahiliyye ölümüyle ölür.
(Sahih-i Müslim, Müsned-i Ahmed)
|
|