ZAMAN YARATILMIŞTIR

  


ZAMAN YARATILMIŞTIR Bismillahirrahmanirrahim Zaman, tarih boyunca başta felsefeciler olmak üzere bilim çevrelerinde çok tartışılmış bir konudur. Bu tartışma günümüzde de devam etmektedir. Zamanın tarifi konusunda tam bir uzlaşmaya varılamamıştır. Uzay genişlediğine göre zaman algısının da değişmesi söz konusudur. Zaman, sabit olarak değerlendirilmektedir. Dinozorların yaşadığı devirlerden bahsedilirken zaman ölçüsü olarak milyonlarca yıl öncesinden bahsedilmektedir. Peki, o zamanki zaman akışı ile şimdiki zaman akışı aynı olabilir mi? Hatta bin sene önceki bir saniye ile şimdiki bir saniye aynı mıdır? Kur'an'da birçok âyette zaman ile ilgili hususiyetlerden bahsedilmiştir. Ancak Kur'an'da zaman kavramı farklı kelimeler ile zikredilmiştir. Einstein'ın izafiyet kuramına göre, zaman ışık hızına bağlı olarak değişmektedir. Bizim yaşadığımız dünyadaki zaman ile derin uzaydaki zaman aynı hızla akmamaktadır. Ahiretteki zaman anlayışı ile yaşadığımız boyuttaki zaman anlayışı çok farklıdır. Ahirete göre bir an, dünya için yıllar mesabesindedir. Bu duruma şöyle bir benzetme yapılabilir: Eğer atom boyutuna bu dünya zamanı ile bir saliselik bir giriş çıkış yapılsaydı, zaman, atom boyutunda çok daha uzun bir süreç olarak yaşanacaktı. Aslında biz, bir zaman içinde farklı zamanları yaşıyoruz. Bu dünyada yaşadığımız zaman ölçüsü diğer seyyarelerde aynı şekilde değildir. Gün kavramı da her seyyarede farklıdır. Bizim üzerinde yaşadığımız ve esfele safilin âleminin içinde bir nokta mesabesinde bile olmayan dünya başka bir varlık boyutunda atom mesabesinde olabilir! Zamanın her âlemde farklı ölçülerde olması zamanın yaratılmış bir sıfat varlık olduğunu gösterir. Zaman ve mekân Arapça’da aynı kelimelerle tarif edilir; zaman ve mekân birlikte zikredilir. Mesela "mef'al" bir şey yapmak anlamında hem zamanı hem mekânı tarif eder. Bizler dünyada zaman ve mekân ile mukayyetiz. Allah'ın zâtîyet-i ilâhîyesini zaman ile tahdit etmek mümkün değildir, çünkü zaman yaratılmıştır. "Zaman" Allah'ın yarattığı varlıklara göre vardır; çünkü yaratılmış varlıklar zaman kaydına tâbidir. Ezel ve ebed kavramlarına göre zamanı nasıl değerlendireceğiz? Allah ezeli ve ebedidir. Allah, her türlü zaman kaydından münezzehtir. Zaman, Allah'a tâbidir. O zaman Allah'ımız kendindeki arzuyu ilâhinin tatbikatı için zamanı yaratmıştır. Ama bizler dünyada yaşadığımızdan dolayı dünyanın durumuna göre zamanı tarif etmekteyiz. Ama bu tariften zamansızlığı bir nebze olsun idrak etmek icap eder. Hz. Mevlâna; "Zamâna, vakte bağlananlar; zamansızlığı, zaman ötesini bilmezler. Zaman bağından kurtulmak, zamansızlığa ulaşmak için, hayrete düşmekten, şaşırıp kendinden geçmekten başka yol yoktur. Bu araştırma âleminde, herkesi, zamanın özel bir tavlasına bağlamışlardır. Bir an, zamandan kurtulur, zamâna bağlı kalmazsan o vakit Hakk'ın mahremi olursun. " buyurmuşlardır. Kur'an'daki zaman anlatımlarında bahsedilen günlerin (yevm) hepsini bir gün olarak da ifade etmek mümkündür. İnsan yaşamı zaman ile kısıtlıdır. Bu âlemin dışında zamansızlık söz konusu olabilir. Zaman mutlak değildir, zaman yaratılmıştır. Hâlbuki zamanı mutlak görenler, Allah'ı bile zaman ile değerlendirmektedir. İnsanlar her şeyi zamana bağlamışlardır, zaman, Allah'ın bir takdiridir. Allah, yarattığı varlıkları zaman ile değerlendirmektedir. Ölçü olarak zaman birimleri kullanılmaktadır. Biz zamanı Allah'ın bir arzusu olarak kabul etmekteyiz. İnsan zamanı değiştiremiyor, fakat Allah isterse değiştiriyor. İnsan, Allah'ın programına bağlıdır. İnsanın ‘tamam’ demesi ile program tamamlanmıyor. Allah'ın ‘tamam’ demesi ile program tamamlanıyor. Çünkü mülk O’nundur. Zaman, hiçbir şeyle mukayyet değildir; arzuyu ilahi ile mukayyettir. İnsanların düşünceleri ancak Sidretül Münteha'ya kadar ulaşabilir. Sidret'ül Münteha'ya kadar olan âlemler için yani kevniyyat (mevcudat-varlıklar) için zaman söz konusudur. Varlıkların olmadığı Âlem-i Âmâ’da zaman yerine başka bir tatbikat vardır. Ancak onun ne olduğunu tarif etmek bu varlık âlemi içinde mümkün değildir. Sidretül Münteha'nın fevkinde olan her şey sıfat değil zattır. Nitekim orada bizim anladığımız biçimde zaman mefhumu yoktur. O âlemlerde kendi hususiyetlerine bağlı bir zaman anlayışı olması söz konusudur. Zaten Âlem-i A'mâ hakkında konuşmaya müsaade edilmemiştir. Müsaade edilenler ancak dünyadaki hallerdir; yani sıfat halleridir. Onların da bilinmesi icap etmektedir. “Allah bu âlemleri yaratmadan önce neredeydi?” veya; “Allah zamanı yaratmadan önce ne vardı?” sualleri zaman ve mekân ile mukayyet olan insanın ürettiği sorulardır. Zaman da mekân da yaratılmıştır. Aslolan Allah'tır. O vardır ve O’nunla birlikte hiçbir şey yoktur. Hiç kimsenin olmadığı ilerilik gerilik olmayan bir sonsuzlukta zaman nerededir? Rabbimiz ancak kendisindeki arzuyu ilâhînin tatbikatı için zamanı yaratmıştır. Allah'ımızın arzuları sonsuzdur. Bu arzuları temaşa etmek için zaman yaratılmıştır. Her arzu zaman ile mukayyettir. İnsanın yaşaması da bir zaman aralığı iledir. İnsan yaratılıyor, Allah'ın arzusu kadar zamanı yaşıyor ve o insan için zaman bitiyor, ama zamanın kendisi bitmiyor. Bütün varlıklar, semalar, yedi boyut.... bir zaman ölçüsü ile mukayyet. Peki, bu varlıklar için tayin edilen zaman bittiğinde her şey bitiyor mu? Hayır! O varlık için yeni bir zaman ölçüsü devreye giriyor. Zaman kelimesi bir ölçüdür ve yaratılan varlıklar zaman ile mukayyet kılınmıştır, ancak, zaman yaratılan varlıklar için mutlaktır, Allah'ın üzerinde mutlak değildir. Allah zamana bağlı değildir. Zamanı mutlak olarak ölçü almak yerine Allah'ın arzuyu ilâhîsini ölçü almak daha doğru olsa gerekir. Bir varlıkta zamanın bitmesi esasta o varlıkta Allah'ın takdirinin nihayete ermesidir. Ölüm nedir diye sorulursa, ölüm Allah'ın o varlıkta görünme arzusunun sona ermesidir diye cevap verilir. Bir misal olarak insan bir şey arzu eder ve o arzusunu tatbikata koyar. O arzunun başlangıcı ile meriyete girmesi arasında bir zaman geçer. Arzu vücud bulmuştur ama arzunun sahibi devam etmektedir. Zamanın Sahibi olan Allah'ımızın arzuları ise ebedidir ZATİYETTE BAŞLANGIÇ VE SON YOKTUR, TATBİKAT VARDIR. Âdem'den bu zamana ve nihayete kadar olan tatbikatlar Allah'ın zâtîyet-i ilâhîyesinde zaten gerçekleşmiştir. Allah'ın arzu buyurması Allah'ın indinde o arzunun başlaması ve bitmesidir, ancak cisim âleminde bunun tatbikata girmesi vardır. Allah'ın arzularının sıfatlar âleminde tatbikata girmesi için zaman yaratılmıştır ve yaratılmış varlıklar olarak kullar da Allah’ın o arzularının tatbikatlarını görürler. Allah'ımız yaratmış olduğu varlıklar üzerindeki arzuyu ilâhîsini HÜVE ile yönlendirmektedir. Yaratılmış varlıklar için son nokta HÜVE'dir. Ancak bu dünyada ilâhî hususiyetler anlatırken en son olarak HÜVE'yi zikrediyoruz, ilâhî âlemde nasıl bir hususiyet olacağını ancak kendisi bilir.