MEZHEP ANLAYIŞLARI

  


içtihad zamanın hükmüdür. İçtihad zamanla değişir; her zamanın içtihadı başkadır; içtihadı Zamanın İnsanı yapar.


MEZHEP ANLAYIŞLARI


Bismillahirrahmanirrahim

 

Eğer mezhepler aradan geçen bunca zamana rağmen mutlaka kabul ediliyor ve o zamanın şartlarına göre tatbik edilmek isteniyorsa o zaman Zamanın İnsanı’na ne gerek vardır? Her zaman içinde gelen peygamberi kabul etmeme fikriyatı da esasta bundan kaynaklanmaktadır. Mezheplere her zaman için geçerli denirse o zaman Allah’ımızın bu tatbikatı inkâr edilmiş olmaz mı?

Zamanın İnsanı’nı kabul etmekte zorlanan insanlar geçmişteki insanı kabul etmekte hiç zorlanmamaktadırlar. Oysa Kur’an’da pek çok yerde; “sizler atalarınızın inancında mı gidiyorsunuz” buyrulmaktadır. Bu kelâm mezhep anlayışını ortadan kaldırır.  

Asırlar önce yaşamış olan mezhep imamları bugüne getirilirse o zaman için yaptıkları Kur’an tefsirini bugün aynen yapacaklar mıdır?

Fakat bütün bunlara rağmen o zamanki insanlara kendi zamanları için yapmış oldukları izahlardan dolayı Allah onlara selâmet lütfetsin.

Bizler bugün tarafımızdan yapılan açıklamaların ilânihaye böyle olacağını iddia etmiyoruz. Daha ileri zamanda Allah’ın o zamanki arzusuna göre açıklamalara insanların uyması icap eder.

Peygamber Efendimizden sonra değişik coğrafyalara yayılan İslâm’ın tatbikinde mezhep imamları bir vazife yapmışlardır. Ancak peygamberimiz; “Benden sonra muhaddesun olanlarla ünsiyet ediniz” buyurmuşlardır.

Şûra sûresi 13. âyetinde; “Allah dilediğini kendine mücteba eyler (seçer) ve inabe edeni (Mürşid’e bağlananı) kendine hidayet eyler.” buyrulmaktadır. Allah’a samimi bir kalb ile teveccüh edilirse ve Allah’ımız da ona bir gönlü işaret ederse onunla yürümek icap eder. Yoksa avanta peşinde koşulursa onlara da kendi düşüncelerine  uygun dünyevî kimselerin peşinden gitmek nasibi verilir.

İnsan vefat ettiği zaman mezarda meleklerin çeşitli sualler soracağı ve bu suallerin içinde “mezhebin nedir?” denileceği halk arasında söylenmektedir. Peki, mezhep imamları bu suale ne cevap verecektir?   

Mezheplerin Peygamberimizden asırlar sonra ortaya çıktığı malumdur. Ensarın , muhacirunun, sahabe-i güzîn’in bir mezhebe tabi olmadıkları da bilinmektedir.

Bazı kimselerin “Efendim bu böyle değildir, bizler dini nasıl tatbik edeceğimizi öğreniyoruz” sözüne Allah’ın; Muhakkak ki “Zikri” inzal eden biziz ve muhakkak ki ‘Hu’yu elbette muhafaza ederiz.” (Hicr 9)  âyeti ile cevap verilir.  

Kur’an’ı dört mezhebe göre mi anlayacağız? Yoksa Kur’an anlayışı her meşrebe ve her makama göre farklı mıdır?  Bizler her zaman için Allah’ın lütfetmiş olduğu her meşrebe ve her makama hitap eden Zamanın İnsanı’nın (Hu noktasının) kendi zamanında yapmış olduğu izahlara tabi olunması gerektiğini söylüyoruz.

Mezhep takipçileri insanları bir araya getirmek ve onları yönetmek için, dini bir baskı unsuru olarak kullandılar. Ama Peygamberimizin bir hadisi var; ““Her asır, öncekinden daha kötü olacak, böylece Kıyamete kadar hep bozulacak.” [Hadika] buyurur. Bu, hayata uyan bir hadistir. Bir meyvenin olgunlaşıp çürümeye gitmesi, kişinin olgunlaşması gibi… Peygamberimizin sözü tam yerindedir.

Dünya yaratıldı ve İnkılab-ı Kebir’e gitmektedir. Bu hadisin bir manası da; mezhep takipçileri içtihada nokta koyarak içtihadı kötüye kullanmış oldular. Oysa içtihad zamanın hükmüdür. İçtihad zamanla değişir; her zamanın içtihadı başkadır; içtihadı Zamanın İnsanı yapar.

Allah’ın lütfettiği ilâhi tebligatı zamana göre ifade edince içtihad eden, açan, anlatan, o zamanın durumuna göre adaptasyonu yapan Zamanın İnsanıdır.  Zaten O bunu aldığı ilham ile yapar. O halde tatbikat yine Allah’a aittir. Ulema ise biz yaptık diyor. Eskiyi anlatan ulema içtihad etmiş olmaz. O zaman din tarih kitabı gibi olur. Din tarih kitabı olmamalıdır. Çünkü geçmiş tatbikat bugün yapılmıyor Zamanın devlet yönetimine uyuluyor. Geçmiş devletin yönetimine uyulmuyor. Zaman değişince insanlar da değişmiştir. Tarih kitabı geçmişten bir ders-i ibrettir. Eğer tarihten ibret alınsaydı aynı hataları insanlar tekrar eder miydi? Din de her zamana hitap etmelidir ve etmektedir.

 

ELL HACC HÜSEYİN VEDAD